5 Şubat 2011 Cumartesi

İşyerinde Görgü Kuralları


Açık ofis: Riskli bir ortam... 

Artık gazete ve dergilerden bankalara, devlet dairelerinden sigorta şirketlerine, çalışma ortamları genellikle ’açık ofis’ şeklinde dizayn ediliyor. Bu, insanların ’sırt sırta’ hatta ’üst üste’ çalışması demek ki, ciddi bir ’birlikte yaşama kültürü’ ve uyulması gereken görgü kuralları gerektiriyor.

Açık ofislerde (alışık olmayanlar için) konsantre olmak zor. Sonra her yaptığınız, geleniniz gideniniz görülüyor; telefon konuşmalarınız duyuluyor. Bu herkes için bir sorun olduğuna göre, çaresi herkesin kendini işine vermesi, gözünü kulağını kapaması. Kimse kimsenin yaptığını gözlememeli, kimse kimseyi özellikle kulak kabartıp dinlememeli. Bir müddet sonra zaten alışırsınız.

Genelde, başkaları yapınca rahatsız olduğunuz şeyleri yapmaktan kaçının. Sizi rahatsız etmeyen bazı şeylerin (mesela lahmacun kokusunun) başkalarını rahatsız edebileceğini de kabul edin ve unutmayın.

Gürültü: Baş düşman

Açık ofiste çalışanların ilk ve en yoğun şikayeti, gürültü. Oysa bir iki basit kuralla bu sorun, ortadan kaldırılamasa bile, aza indirilibilir. Mesela...

Telefonda konuşurken, açık ortamda olduğunuzu hiç aklınızdan çıkarmayın. Özellikle cep telefonuyla konuşurken, bağırmayın. Gürültülü müzik dinlemeyin. Mutlaka kulaklık takın. Bu sizin kontantre olmanızı da kolaylaştırır.

Oturduğunuz yerden birbirinizle yüksek sesle konuşmayın. Dahili telefonu kullanın, daha da iyisi kalkıp konuşmak istediğiniz kişinin yanına gidiverin. (Bu iletişimi de güçlendirir.)

İki veya daha fazla kişi, birlikte bir çalışma yapmanız gerekiyorsa, kendinize bir toplantı odası bulun.

"Lokanta sendromu" denilen şeyi unutmayın: Lokantada oturanlar, diğerlerinin sesini bastırmak için seslerini yükselttiğinden, bir müddet sonra herkes yüksek sesle konuşmaya başlar, kimse karşısındakini duyamaz.

Selamlaşma: Kime, ne zaman?

İşyerinde sabah buluşan insanların birbirine karşı ilk saygı (veya saygısızlık) göstergesi, selamlaşmadır. Sabah, merhaba, günaydın demekten korkmayın. Hem asgari bir saygı gereğidir, hem de ortamı hemen yumuşatır.

Tabii kendini işe vermiş çalışan bir arkadaşınızı, yahut toplantı halindekileri rahatsız etmeden selamlamak gerekir. Küçük bir baş veya el işareti yeterli olabilir. Selam vermek için, kapalı bir kapıyı açmaya gerek yoktur ayrıca.

Genel kural, ofise yeni gelenin diğerlerine günaydın yahut merhaba demesidir.

Kimi yanaklarından öpeceğinize, kimin elini sıkacağınıza, kime sadece merhaba demekle yetineceğinize siz karar verin.

Yeni çalışmaya başladığınız bir işyerinde daha yeteri kadar tanımadığınız iş arkadaşlarınız ve özellikle de karşı cinsle öpüşmek için acele etmeyin!

İnsanların ne yapacaklarını bilemedikleri bir ortam da asansördür. Saatinizle, cep telefonunuzla oynayacağınıza yahut ayağınıza bakacağınıza, asansöre ilk girdiğinizde, içeridekilere şöyle bir göz gezdirip ortaya bir ’Merhaba, günaydın’ vs deyin. Tanıdık biri varsa, sonra, onunla özel olarak selamlaşabilir veya konuşabilirsiniz.

Siz mi, sen mi: Karar zor değil

Siz-sen demek alışkanlığı topluma, aileye, kişiye göre hatta... meslekten mesleğe (reklamcılıkta, televizyonculukta, sinemacılıkta, gazetecilikte ’sen’ yaygındır mesela) ve şirketten şirkete değişir. (Amerikan kültürünün egemen olduğu şirketlerde üstlerine sen demek, hatta ismiyle hitap etmek yaygın mesela.) Yeni girdiğiniz bir şirkette acele etmeyin, herkesin birbirine nasıl hitap ettiğine bakın.

Eğer karşınızdakine nasıl hitap etmeniz gerektiğini bilmiyorsanız, mutlaka ’siz’ deyin. Sen diyebileceğiniz birine siz demek ayıp değildir ama tersi tepki çekebilir. Genelde ’sen’ demek için karşınızdakinden gelecek öneriyi bekleyin. Olmadı, siz, zamanıdır diye düşünüyorsanız, ’sen dememde / birbirimize sen dememizde bir sakınca var mı?’ diye sorabilirsiniz.

Türk örfünde küçüğün büyüğe ’siz’, büyüğün küçüğe ’sen’ demesi tabii karşılanır. Yine, üstün asta (hatta zenginin fakire, eğitimlinin eğitimsize) ’sen’ demesi - hoş olmasa da - yaygındır.

Bu örfü de dikkate alın. Bir amiriniz size ’sen’ diyorsa, size de ’sen’ deme izni verdiğini zannetmeyin. Kendisi bunu açıkça ifade edene kadar bekleyin.

Ayrıca, bazı ilişkilerde siz-sen farklı şeyler ifade eder. Bir bayi ile ’senli benli’ ilişkiye girip girmemek, sizin kararınız olmalı!

Özel hayat: Dikkatli olun

Saatler boyunca birlikte çalışıyoruz, pek çok sevinci üzüntüyü paylaşıyoruz. Böyle olunca da, birlikte çalıştıklarımızla ilişkilerimiz iş arkadaşlığını aşabiliyor, özel konulara da giriliyor.

Tatilde nereye gittiğinizi, yediğiniz bir yemeği, oğlunuzun sünnetinde giyeceğiniz elbiseyi samimi olduğunuz iş arkadaşınıza anlatmanız çok normal.

Ama özel hayatınızla ilgili şeyleri, aile sırlarını açmaya sıra geldiğinde... iki kere düşünün!

Karşınızdaki gerçekten bir ’arkadaş’ mı, bir ’sırdaş’ olabilir mi? Ne kadar zamandır tanıyorsunuz? Ne kadar tanıyorsunuz? Sırrınızı saklayabilir mi?

Genelde, sırlarınızı iş yerinde paylaşmaktan kaçının. Kime, neyi ne kadar söyleyebileceğinizi iyi tartın.

Zaten, karşınızdakinin bilmesi gerekmeyen özel konulara girmenin ’gevezelik’ dışında ne gereği var? Karşınızdaki bu bilgileri kötü niyetli olarak kullanabilir. Hakkınızda tatsız söylentilerin çıkmasına sebep olabilir.

Cep telefonu: Rahatsız etmeyin

Cep telefonuyla bağıra çağıra konuşmayın, demiştik zaten.

İş arkadaşlarınızı veya ilişkilerinizi cepten ararken, saate dikkat etmeyi unutmayın. Yoğun çalışan insanlar saat kavramını kaybedebiliyor bazen. Mesela, önemli bir konu değilse veya karşınızdakinin işinin başında olduğundan emin değilseniz, saat 9’dan önce ve saat 19’dan sonra aramamaya özen gösterin.

İşiniz, göreviniz cep telefonunuzun her zaman ve her yerde açık olmasını gerektirebilir. Bir iş toplantısında, bir iş yemeğinde cebinizin çalması, açıp konuşmanız her zaman hoş karşılanmaz. En azından, birlikte olduğunuz insanlara acil bir telefon beklediğinizi önceden söyleyebilir, yahut cebiniz çaldığında özür dileyerek, izin alarak konuşabilirsiniz. Tabii böyle bir durumda, mümkün olduğu kadar çabuk konuşmakta fayda var.

Öğle yemeği: Kuralı var

İş yemeklerinin kendine göre kuralları vardır. İş yerinde, kantinde yediğiniz öğle yemeklerinde de uymanız gereken bazı görgü kuralları vardır.

Herşeyden evvel, size hizmet eden insanlara saygı göstermeli, hal hatır sormalısınız. Yemek yediğiniz yeri temiz bırakmalısınız. Bunlar zaten genel kurallar.

Arkadaşlarınızla yemeğe iniyorsanız, konuşurken, gülerken başkalarını rahatsız etmemelisiniz. Başkalarının olduğu bir masaya otururken izin istemeli, ’afiyet olsun’ demelisiniz.

Arkadaşlarınızın (özellikle de kilo sorunu olanların, rejim yapanların) yedikleri ve miktarı hakkında şaka yapmamalısınız.

Masanızda başkaları varsa, konuştuklarınızı duyduklarını unutmamalısınız.

Masada, iyi tanımadıklarınızla, siyaset, din gibi ’tatsızlığa sebep olacak’ konulara girmemelisiniz.

Sözü tekelinize almamalı, başkalarına da konuşma fırsatı bırakmalısınız.



Kaynak: Hürriyet İK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder